3 Temmuz 2012 Salı

BERGAMA


Káğıda adını veren şehir

Bergama antik çağda zirvelere ulaşmış, Atina’ya rakip olmuş ve adını tarihe altın harflerle kazımış bir şehir. Bugünkü Bergama ilçesinin hemen yukarısında bulunan Akropol, konumu itibariyle çok etkileyici bir yer ve asırlarca kraliyet ailesi ve kamu binalarına ev sahipliği yapmış. Tam tepedeki Trajan tapınağı ise Roma mimarisinin bir başyapıtı olarak tüm dünyaya meydan okuyor.

Bergama’dan Berlin’e götürülen ve eski şehirle aynı adı taşıyan Pergamon Müzesi’nde bulunan baştanrı Zeus’un Sunağı, Yunan döneminin en önemli şaheserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bergama’nın dünya tarihinde çok önemli bir yeri var. O dönemde dünyada iki büyük kütüphane bulunuyor. Biri 500 bin kitap kapasiteli İskenderiye, diğeri 200 bin kitaplı Bergama.

Mısırlılar kendi kütüphanelerinden daha büyük olacak kaygısıyla Bergama’ya papirüs ihracatını durduruyorlar. Kral II. Eumenes küplere biniyor, hemen bilim adamlarını topluyor ve papirüsün yerine geçecek bir şey bulunuyor. O da kurutulmuş hayvan derisi. Buna da Bergama káğıdı diyorlar ve bu kelime batı edebiyatına parşömen olarak geçiyor. Papirüs yuvarlanmış káğıt şeklinde olduğundan her defasında açıp kapamak zor, oysa dünyada ilk defa parşömen sayesinde yaprakları üst üste koyup ciltlemek mümkün oluyor. Kütüphanedeki kitaplara ne olduğunu merak ediyorsanız Markus Antonius eşi Kleopatra’ya düğün hediyesi olarak veriyor ve tüm kitaplar İskenderiye’de toplanıyor. Daha sonraki dönemlerde yakılıyor ve eski dünyaya ışık tutacak eserler tarihin sayfalarında kaybolup gidiyor.

Anadolu’daki en güzel ilçelerden biri olan Bergama’daki eski Mısır tanrı ve tanrıçalarına adanmış Roma tapınağı olan Kızıl Avlu bugün cami olarak kullanılıyor. Bergama’nın girişindeki Asklepieum ise antik dönemde, dünyada sadece üç tane olan hastanelerden biri. Girişinde "Buraya ölümün girmesi yasaktır" yazıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder